SEVGİ + SINIRLAR = MUTLU ÇOCUKLAR

Çocukların okulunda Penny Tassoni’nin “Sevgi + Sınırlar = Mutlu Çocuklar” seminere katıldım. Bazı bildiklerimizi tazalemek ve onların üstüne birşeyler katmak, farklı açılar geliştirebilmek açısından oldukça faydalıydı:

İlk yıllarında çocuk en çok neye ihtiyaç duyuyorsa 16 yaşına geldiğinde de ona ihtiyaç duyar: sevgi, yemek, uyku ve sınırlar… Ancak anne-babalar olarak çocuklarımız büyüdükçe onlara söylediğimiz “aferin”leri unutuyoruz. Oysa bankada para biriktirir gibi anne-babalık kredilerimizi biriktirmemiz gerekir. Zira ergenlik döneminde bu birikimlerimizi kullanacağız. O nedenle “olumsuz” üzerine değil “olumlu” üzerine yani çocuklarımızın “iyi yaptıkları” şeyler üzerine yoğunlaşmalıyız.

Anne-babaların kolay düşebilecekleri diğer bir tuzak da (yine çocuklarının iyiliklerini düşündükleri halde) çocuklarını birbirleriyle karşılaştırmak. Birden fazla çocuğunuz varsa “başarılı çocuk-başarısız çocuk” etiketleri yaratmayın. Aksi halde çocuklarınız arasında oluşacak arkadaşlığı ve dostluğu öldürürsünüz. Çocuklarınızı zaman zaman bireysel olarak zaman zaman birlikte ödüllendirmelisiniz. Kardeş olabilirler ama ayrı birer bireyler ve birbirlerinden farklılar.

Çocuklar her zaman anne-babalarının yön göstermesine ihtiyaç duyarlar. Bir öğretmen değil (hele de mesleğiniz öğretmenlikse bu hataya düşme şansınız yüksek), sadece anne-baba olun… ki;

  • Çocuğunuz önemli olan değerleri sizden öğrenebilsin
  • Sosyal becerilerini geliştirebilsin (başkaları ile nasıl arkadaş olunacağı gösterebilin)
  • Kişisel bakım ve özen becerileri edinsin (yetkin ve bağımsız olmak nedir bilsin)
  • Yeteneklerini keşfedebilsin ve geliştirebilsin
  • Kendine güveni oluşsun (her zaman yanında olduğunuzu bilerek)

Anne-baba becerilerimizi kendi anne-babalarımızdan alırız. Yani nasıl bir anne-baba olacağımız onlardan bize miras kalır. Eğer iyi bir anne-baba tecrübeniz olmadıysa “ben daha iyi anne-baba olacağım” düşüncesiyle diğer uç noktaya kaymayın. El bebek, gül bebek yetişen çocuklar güvensiz bireyler olabilirler. Ve hiç kimse size çocuğunuzu bu denli şımarttığınızı söylemeyecektir. O nedenle durup bir arkadaşlarının, parktaki diğer çocukların kendi çocuğunuza nasıl davrandığını kendiniz gözlemleyin. Böylece onu gerekli sosyal becerilerle donatıp donatmadığınızı anlarsınız. Aynayı önce kendinize tutun yani. Çocuğunuza doğru becerileri kazandırabiliyor musunuz? Çocuklarımızı savunma sistemimiz o kadar iyi gelişmiş ki arkasındaki nedene bakmadan “ne de olsa erkek çocuğu”, “daha çok küçük 3 yaşında”, “arkadaşı da paylaşmayı bilmiyordu zaten”, bahaneleri ile gözlerinizi kör etmeyin.

Kendine güvenen bir yetişkin olmasını istiyorsanız, bağımsız bir çocuk olmasına izin verin. Çocuğunuz 3-4 yaşlarında kendi kendine giyinmeye başlayabilir. Onu (Penny’nin tanımı ile) bir yılbaşı ağacına çevirmeyin. Yani odanın ortasında dikilip onu sizin giydirmenizi beklemesin. Muzunu soyabilecekken onun yerine siz soymayın. Bir çocuk yeterince açsa muzun kabuğunu sizin yardımınız olmadan da soyacaktır.

Son 2 nesildir biz anne-babalar çocuklarımızın sorumluluklarını üstlenir olduk. Bir düşünün 10 yaşındayken siz neler yapabiliyordunuz? Bırakın çocuğunuz da 10 yaşında onları yapabilsin. Kendine güvenmeyen bir çocuk için tehlike çanları çalıyordur. Kısa dönemli çözümler üretmek de bu çanların çalmasına neden olur. Uzun dönemli düşünün. Bugün onun yerine yaptığınız bir şey sadece günü kurtarır. Peki ya gelecekteki sonuçları?

SEVGİNİZLE KUCAKLAYIN…

“Çocuğuma yeterince zaman ayırıyor muyum?” sorusunu hep kendinize sorun. Yemeğini yapmak, yatağını düzeltmek, ödevlerini onun yerine yapmaktan bahsetmiyorum. Çocuğunuzla “arkadaşlarınızla” geçirdiğiniz gibi vakit geçiriyor musunuz? Çocuklar büyüdükçe genelde onlara ayrılan süre de içeriği de değişiyor. Kaç yaşında olursa olsun tüm “aile” birlikte keyifli bir şeyler yapın. Cep telefonları, maç seyretmeler, yemek yapmalar olmadan… sadece siz, eşiniz ve çocuklarınız…

Ergenlikte daha az sorunla karşılaşmak istiyorsanız küçük yaşlardan başalayarak “sevgi” merkezli vakit geçirmeniz çok önemli. İyi bir şey yapmazsa sevilmeyeceğini düşünen o kadar çok çocuk var ki! Sadece başarı, okul notları üzerine yoğunlaşmayın. Çocuğunuzu “o olduğu için” seviyorsunuz. Bunu o da bilmeli. “Gülümsemeni seviyorum”, “bana sarıldığında çok mutlu oluyorum” sözleri “Matematik’ten 10 almışsın, bunu kutlayalım” sözünü duyan çocuktan daha çok kendine güvenen bir çocuk yaratacaktır.

Babalar dikkat! Kızınızı “prensesim”, “harika görünüyorsun”, “benim kızım çok güzel” gibi sadece fiziksel görünüşüne yönelik sözlerle seviyorsanız, ergenlikle başa çıkamayan, sizi çıldırtan bir “kraliçeniz” olabilir. Onu o olduğu, kendi olduğu için sevdiğinizi hissetmeli. Saçı güzel, gözleri mavi diye değil…

AYIRDIĞINIZ ZAMANIN UZUNLUĞU DEĞİL KALİTESİ SANDIĞINIZDAN DAHA ÖNEMLİ!

  • Birlikte neler yapabileceğinizi düşünün
  • Yorgun olmadığı bir zamanı seçin
  • Daima gözlerinin içine bakarak konuşun ve o konuştuğunda dinleyin
  • Küçük çocuğunuz varsa söylediklerinizi anlaması için yeterli zamanı tanıyın

ŞİMDİ ŞU SORULARA CEVAP VERİN… BÖYLECE AYNAYI KENDİNİZE TUTMUŞ OLACAKSINIZ

  1. Haftada kaç kez çocuğunuza kitap okuyorsunuz/sohbet ediyorsunuz?
  2. Haftada kaç kez ailece yemek yiyorsunuz?
  3. Haftada kaç kez çocuğunuzla oynuyorsunuz?
  4. Çocuğunuzla telefon, televizyon, bilgisayarınızdan uzakta vakit geçiriyor musunuz? Yoksa göz ucuyla gelen mesajlarınızı kontrol ediyor musunuz?

Cevaplarınızdan sonra aynadaki yansımanızdan memnun kaldınız mı?

MUTLU ÇOCUKLAR AİLEYİ KONTROL ETMEYE ÇALIŞMAZLAR!

Çocuklar ailenin en genç bireyleridir. Öyle hemen yönetici koltuğuna oturamazlar. Yaşları ilerledikçe yönetime katılabilirler ama asla genel müdür olamazlar. Anne-baba sizsiniz, öyle değil mi? Çocuğunuz asla sizinle eşit konumda olamaz. Yaşı kaç olursa olsun siz onun “annesi, “babası” olacaksınız.

Rolünüzü sahiplenin. Birçok arkadaşları olacak. Siz onun arkadaşı değilsiniz. Annesisiniz! Babasısınız! Ve bu böyle kalmalı.

Her zaman istedikleri her şeye sahip olamayacaklarını öğrenmeleri gerekiyor. Küçükken anne-babanız her istediğinizi yapıyor muydu? “Yapabiliyor muydu” diye sormuyorum! Yapmak ve yapabilmek farklı şeyler. En çok istediğiniz bisikleti almak için hiç mi beklemediniz? Bir oyuncak için hiç mi para biriktirmediniz? İstediğin bir şey için beklemenin ne demek olduğunu siz iyi biliyorsunuz? Sonunda elde ettiğiniz şey, büyük ya da küçük, sizin için ne kadar değerliydi değil mi?

Bırakın o da öğrensin: Bir şeyleri istemeyi, önemsemeyi ve onu elde etmek için çalışmayı, beklemeyi…

SEVGİ ve SINIRLAR ARASINDA BİR DENGE KURMALISINIZ!

Çocuğunuzu çok sevdiğinizden kimsenin şüphesi yok. Anne-babanız da sizi çok seviyordu. Ama onlar size “hayır” dediler. Ve siz o hayırlardan çok şey öğrendiniz. Her EVET’iniz çocuğunuza bir şey vermekten çok, ondan bir şeyler alıp götürebilir. Onu mutlu edeyim derken, mutsuz bir yetişkin olmasına sebep olabilirsiniz. Sevginizi daima gösterin ama sınırlarını da mutlaka öğretin.

  • Kendilerine, size ve başkalarına saygı göstermeyi öğrenmeleri gerekiyor
  • Uyku saatinin uyku saati olduğunu bilmeleri çok önemli

Uykusuzluk konsantrasyon eksikliğine, uyku düzensizlikleri uyuyamamaya neden olur. Vücut saatini kurmanız gerekli. Hep aynı saatte yatırarak… Yaşı kaç olursa olsun.

  • Ailece yenilen yemek aile bireylerini birbirine bağlar. Yemek düzeniniz mutlaka olsun.
  • Ekran süresine kesinlikle bir sınır getirmelisiniz.

Birlikte bir şeyler yaparken ekranların hepsi kapalı olsun.

Ekran süresine bir sınır getirdiyseniz ekran süresi dolduğunda yapabileceği alternatifler sunun.

  • Aldığı kadar vermesini de bilmeli. Sorumluluklarını öğretin.

Aileye bir şekilde katkıları olmalı. Bu şekilde saygıyı, yardımcı olmayı öğrenirler.

Bu sınırları koyarken;

  • Gerçekçi olun. Yaşına uygun beklentileriniz olsun.
  • Yaşı kadar gelişimini de dikkate alın. Yaşıtları ile aynı şeyleri yapabileceğini varsaymayın
  • Koyduğunuz kuralların, sınırlamaların nedenini anlatın
  • İstikrarlı olun. Bir gün öyle, diğer gün başka şekilde davranmayın.

Yani kurallarınızı koyarken dikkatli olun. “Şimdi” dediğinizde gerçekten “şimdi”yi kastedin. 5 dakika sonrasını değil.

  • Pazarlık etmeyin

Nasıl ki sizin sevmeseniz de yaptığınız şeyler var, o da sevmese de yapmak zorunda olduğu şeyleri öğrenmeli ve yapmalı.

PAZARLIKLAR SORUN YARATIR!

Neden mi?

  • Çocuğunuz sizi yönlendirebileceğini bilir.
  • Haksızlığa uğradığını düşünebilir. Ne de olsa geçen gün yapabildiği şeyi bugün yapamıyordur?
  • Çocuğunuzun bir kere pazarlık etmesine izin verdiniz mi bunu hep dener. Buna da sabır lazım. O sabrı hep gösterebilir misiniz?

Pazarlık girişimleri, mızıldanmalar, eşya fırlatmalar, ağlamalar… Bunlarla baş etmenin yolu istikrarlı olmaktır, pazarlığa açık olmak değil!

KENDİNİZE SON BİR AYNA DAHA TUTMANIZI İSTİYORUM…

  • Çocuğunuz teşekkür ediyor mu?
  • Çocuğunuz size karşı çıkmadan görevlerini yerine getiriyor mu?
  • Evde televizyonun kumandası kimde?
  • Çocuğunuz ne sıklıkla söylenip mızıldanıyor?
  • Çocuğunuzla vakit geçirmekten keyif alıyor musunuz?